Kadınlar genelde, iş yerlerindeki, yakın yahut uzak ilgilerindeki başka kadınlardan yana hoş olmayan davranışlarla karşılaştığını en az bir sefer lisana getirmiştir.
Tabii ki baştan yanlış anlaşılma olmaması ismine bu durumun yalnızca bayanlara has olmadığını belirtelim. Yani her insan birbirine cinsiyet ayırt etmeksizin iyi yahut makûs davranabilir. Ancak ‘kıskançlık, çekememe, fesatlık’ üzere tanımları çeşitli sohbetler içerisinde kadınların daha fazla lisana getiriyor oluşu dikkat caziptir. O vakit artık gelin bu sıkıntıyı tartışalım.
Biology Letters mecmuasında yayımlanan bir araştırma, kıskançlık davranışının güvensizlik hissinden çok hormonal olduğunu söylüyor.
Psikoloji bilimine nazaran kıskançlığa eşlik eden en değerli hislerden biri güvensizliktir. Hatta bu konuyla ilgili bilgilere, içeriğin sonuna linklediğimiz bir diğer içeriğimizden ulaşabileceksiniz. Lakin şu an ele aldığımız bu husus özelinde yapılan bir araştırma değişik biçimde kıskançlık ve hormonal durum ortasında bağlantı kuruyor. Bu çalışmada, araştırmacılar 200 bayana, öteki bir bayanın iki adet fotoğrafını gösteriyor. Fotoğraflardan biri bayanın ovulasyon (yumurtlama) devrinde oburu ise yumurtlama periyodunda olmadığı bir vakitte çekilmişti.
Araştırmacılar ovulasyona daha yeni başlayacak olan bayanların, yumurtlama periyodunun ortalarındaki bayanların nasıl göründüğü üzerine daha çok düşündüğünü tespit etti. Bunun sebebi de bu periyotta, bayanların en yüksek östrojen düzeylerinde olmasıydı. Yani ”yüksek östrojen kıskançlığa yol açabilir” üzere bir sonuca ulaşıyorlar. Ayrıyeten araştırmacılar ovülasyon periyodunda olan bayanların, başka bayanlar tarafından tehdit olarak algılandığını söylüyor.
Yani kıskançlık sebebinin hormonal olduğu baz alındığında dahi hemcinslerin birbirine verdiği birinci reaksiyon aslında rekabete dayalı.
Araştırmacılar, kelam konusu üreme olduğunda bayanların içindeki ilkel dürtülerin devreye geçtiğinden bahsediyor. Yani bu ne demek derseniz, üremeye hazır hisseden bir kadın, etrafta üremeye hazır öbür bir bayanın varlığından hoşlanmıyor denilebilir. Akademisyenler, yumurtlama devrindeki bayanların daha çekici görünme eğiliminde olduğunu da raporlarında lisana getiriyor. Olağan ki bu tip araştırmaların daha farklı araştırmacılar eşliğinde daha büyük örneklem sayısı gözetilerek gerçekleştirilmesi gerektiğinin altını çizmek gerek.
Toplumsal hayat; bayanlara, küçük yaşlardan itibaren hemcinslerini kendileriyle kıyaslayarak bir kimlik inşa etmeyi öğretti.
Meselenin sosyolojik istikametine bakıldığında birey olmak, aile, meslek, aşk ilgileri, arkadaşlık vb. üzere toplumsallaşma süreçleri içerisinde şekillenir. Ataerkil toplum yapısı içerisinde bayanların saygınlığı olan bir pozisyon elde etmesi bile uzun gayretler sonucu gerçekleşebiliyor. Üstelik bayanların vücutları de her daim kültürün içerisinde kıymetli bir mevzu ve üzerinde her tipten şeyin yapılabileceği bir meta (ticari bir obje üzere düşünebilirsiniz buradaki kullanımda) olarak görülüyor.
Kapitalizm içerisinde çirkin, hoş, şişman, zayıf üzere birçok ayrımlar bayanların birbirlerini kıyaslamalarını daha da derinleştirebiliyor. Bu nedenle dostça yaklaşımlar, yerini daha hoşnutsuz bir hale bırakabiliyor. Aslında birçok bayan bunu şuurlu olmadan birbirine yapıyor diyebiliriz. Zira bu toplumsal gerçeklikler, farkında olmadan içselleştirilen kalıp yargılara dönüşüyor.
Hatta iş ömründe gücünü ve otoritesini korumak ismine bayanların birbirine yaptığı düşmanlık olan kraliçe arı sendromu da bu öğrenilmiş toplumsal kabullerden geliyor. Bu sendroma dair içeriğimizi ise buradan okuyabilirsiniz.
Kaynaklar: Women’s Health Mag, Head Space, Glamour, Metro, Daily Mail, The Conversation, The Atlantic
