Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Lideri Ali Babacan, partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.
Babacan, konuşmasında şunları söyledi:
“Türkiye’de başörtüsü kanunla yasaklanmadı. Olan biten, keyfi bir zulümdü. Bir dayatmaydı. Birebir vakitte başörtüsü, bu keyfi dayatmayla yüzleşilerek serbestleşmedi. Tersine başörtüsü üstündeki baskıyı kaldıran iktidar, öteki ömür şekillerini ötekileştirdi. İşte bugün ‘Başörtüsü yasağını biz kaldırdık’ diyor ancak sansür yasasını getiriyor. Ya sen özgürlükten yanaysan, her alanda özgürlükten yana ol.
“Eşit vatandaşlığı kazanmadıkça nöbetleşe zorbalık devam eder”
İdeolojik devlet anlayışını aşıp, eşit vatandaşlığı kazanamadığımız surece nöbetleşe zorbalık devam eder. Tüm kazanımlar eksik kalır. Onun için biz bu sıkıntıyı gerçek, onarıcı bir yaklaşımla ele almak zorundayız.
“28 Şubat alkışçıları Perinçek ve Bahçeli’yle hengame etsin önce”
Geçmiş hengamesine tutuşmanın, ‘Sen şunu dedin, öteki bunu yaptı’ arbedesinin bu ülkeye hiçbir fayda sağlamadığını ve sağlamayacağını çok âlâ biliyoruz. İktidar illa birileriyle, geçmişle arbede edecekse dönsün 28 Şubat alkışçıları olan Perinçek’le ve Bahçeli’ye arbede etsin evvel.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ davetlerini ve CHP söylemlerindeki değişikliği biz dikkatle takip ediyoruz. Kelam vermek, insanların gözlerini geçmişten alır, yarınlara çevirir. Ortak bir beklenti üretir. Bu nedenle yarınlara dair verilen kelamları önemsiyoruz.
“Eski hesaplaşmaları bırakıp yeni başlangıç yapma zamanı”
Türkiye’de herkes bir kez düşman, bir sefer üvey evlat, en az bir sefer mağdur oldu. Artık eski hesaplaşmaları, hengameleri geride bırakıp yeni bir başlangıç yapmamızın vakti geldi. Geçmişi değiştiremeyiz. Lakin yarınları, hepimizin ortak yarını olması hepimizin elinde. Daha güç kurallarda 1923’te Cumhuriyet’i kurduk, 1950’de demokrasiye adım attık. Bir sefer daha yapabiliriz. Türkiye yeni başlangıcını demokratik birikimine yakışacak biçimde yapacaktır.
“Ancak onarıcı bir demokratlık çözebilir”
Geçmişten beri yaşanan mağduriyetler yalnızca maddelerle düzelmez. Bu ülkede kırılmış kalpleri, çiğnenmiş hakları, ayaklar altına alınmış hukuku lakin birlikte duran onarıcı bir demokratlık çözebilir. Kimsenin hakkının, hukukunun, malının, mülkünün çiğnenmemesi için lakin demokratik zihniyet bu sıkıntıları çözebilir. İnsan haklarının iktidar değişimlerinden etkilenmediği ülke olursak çözeriz.
Ülkemizde özgürlükleri teminat altına alacak, kuvvetler ayrılığını sağlayacak bir anayasa değişikliği gereklidir. Temel hakların tamamının korunduğu, yargı bağımsızlığının sağlandığı anayasa değişikliği gereklidir.
“Milletin sesini kesme yasası”
Basın özgürlüğü yok. Dezenformasyon değil tam bir sansür yasası. Basını, internet sitelerini susturma yasası. Milletin sesini kesme yasası. Bunlar belirli başlı basın organlarının değerli bir kısmını teşvik ya da tehditle kendi buyruklarına bağladılar. Hala özgürce yayın yapma çabasını veren az sayıda yayın kuruluşu var. Bakıyorlar ki teknolojinin de verdiği imkânlarla toplumsal medyaya o kadar kelamı geçmiyor. Neymiş efendim, ‘Halkı aldatıcı bilgiyi yaymak alenen suçmuş’. Yeni bir cürüm tipi uyduruyorlar. Madem, halkı aldatıcı bilgiyi yaymak alenen hata, yeni yasaya gerek yok ben buradan ihbar ediyorum, adres veriyorum Ankara’da Necatibey’de ‘Rakamları Ayarlama Enstitüsü’ diye bir yer var yani namı başka TÜİK. Her ay sistemli olarak halkı aldatıcı bilgiyi alenen paylaşıyor. Daha geçen gün enflasyonu yüzde 83. Yüzde 200’e yaklaşmış enflasyon TÜİK yüzde 83 olarak açıklıyor. Emeklinin, taban ücretlinin, memurun maaşına artırım TÜİK’in açıkladığı enflasyon kadar yapılıyor… Siz milleti taammüden aldatıcı bir sayı açıklıyorsunuz. Hangi enflasyon? Bu halkı aldatıcı bilgiyi düzenleyen ve yayan kuruma ve o kuruma talimatı verenlere sorsunlar.
“Bu yasa gündeme geldiğinden beri karşı çıkıyoruz”
Bu kanun bu türlü geçerse ne olacak? Şayet, ‘Açlık hududu arttı’ diye haber paylaşırsanız hakkınızda ceza soruşturması açılabilecek… Anonim hesap kullanan vatandaşlarımız kendisini ceza konutunda bulabilecek. Kimin gazeteci olduğuna algıları ayarlama enstitüsü yani İrtibat Başkanlığı karar verecek. İktidar resmen hak ve özgürlüğe savaş açmış ismini da dezenformasyon yasadı demiş. Bu yasa fakirleştiriyor e-ticaretin köküne kibrit suyu döküyor esnafla çiftçiyle arbede ediyor. Bu yasa gündeme geldiğinden beri karşı çıkıyoruz. Seçime gerçek giderken sansüre dayalı bir kampanya yapmaya çalışacaklar. Bizden diğer konuşan olursa sesini keselim yasası. Niçin bugünü beklediniz? Bunlar olağan yollarla özgürlük ortamında seçimi kaybedeceklerine inanmış durumdalar.
“Temerrütün dedikodusu kendisini getirir”
Tepeden tırnağa yoksulluk krizi yaşıyoruz. Temel gereksinimlere erişemiyor. Türkiye’yi adım adım geziyorum. Milletlerarası basında Türkiye’nim Rusya’dan aldığı gaz için ek müddet istediğini yayıyor. Bunlar çok tehlikelidir. İktidar yalanlamalıdır. Nitekim geç ödeme talebi varsa bu da derli toplu piyasalara açıklanmalarıdır. Temerrüdün dedikodusu kendisini getirir. Temerrüt çukuruna düşürmeyin. Nedir bu savrukluk. Aklınızı başınıza alın. Yol gösteriyorum ili adımı ismin Merkez Bankası idaresini derhal değiştirin ve TÜİK’in idaresini değiştirin. Yoksa bu krizin derinleşmesini önleyemezsiniz. 4 yıldır her türlü saçmalığı yapıyorsunuz. Döviz kurunu enflasyonu patlattınız ekonomiyi mahvettiniz hala mı anlamadınız? Neyi bekliyorsunuz.”
“Fevri çıkışlarla değil sağlam hukuk çalışması gerekiyor”
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Babacan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başörtüsü konusunda anayasa değişikliği teklifiyle ilgili “Yasal anayasal düzenlemeler teknik hukuk çalışması gerektiriyor. Gerekli mi gereksiz mi grubumuz çalışıyor. Fevri çıkışlarla değil sağlam hukuk çalışması gerekiyor. İktidarın özgürlükleri nasıl kısıtladığını görüyoruz. İşlerine gelmediği vakit anayasayı yok sayan bir iktidar var. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımayan bir iktidar var.” dedi.
“4 yıldır sıkıntıları artırdılar”
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin açıklamalarıyla ilgili de Babacan, “Alt alta yazın yan yana koyun kimse için bir manası yok. Özlü bir şey yok. Meselelere yönelik hiçbir şey yok. Bu ülkenin derinleşen bir istikrar ve birebir vakitte temerrüt sorunu var. Konuşmasalar daha güzel olacak. 4 yıldır sıkıntıları artırıyorlar. 4 yıldır becerememişsin 9 ayda mı becereceksin? Üzerine yorum yapmaya kıymet bir söz olduğunu düşünmüyorum.” dedi.
“Temerrüttün ne kadar önemli bir risk olduğunu bilmiyorlar”
Türkiye’nin temerrüt riskine ait kıymetlendirme yapan Babacan, “2002 de bu türlü bir risk varsı. IMF çalışalım planlı bir formda yapalım dedi. Ticaret hayatımdan geliyoruz inanç temeldir. Borcunu tam ve gününde ödemek lazım dedim. O vakit borcumuzu gününde ödeyeceğiz dedik. Borcumuzu biz daima vaktinde ödedik… Hükümet ne yaptığını bilmiyor. Temerrüttün ne kadar önemli bir risk olduğunu bilmiyorlar.” dedi.
“Basın özgürlüğü ile ilgili yasal düzenleme sorunu görmüyoruz”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hürriyet Gazetesi muharriri Abdülkadir Selvi’ye, “Köşende gereğini yapacaksın, Ahmet Hakan gereğini yapıyor.” demesiyle ilgili soru üzerine Babacan, “Hükümetin elinde bir teşvik bir havuç bir de tehdit yani sopa var. Bu Türkiye için iç yaralayıcı bir durum. Basın özgürlüğü ile ilgili yasal düzenleme sorunu görmüyoruz. Basın özgürlüğü var diye şiddeti terörü teşvik edemezsiniz. Maddelerde bunlar tanımlanır. Yazılmadığı sürece bunlar özgürdür. Hürdür maddeleri yazmaya gerek yok.” dedi.
“Ben de görüntüden öğrendim”
Kılıçdaroğlu’na başörtüsü konusunu Gelecek Partisi Ahmet Davutoğlu’nun aşıladığı tarafındaki telaffuzları kıymetlendiren Babacan, “Kemal Beyefendi ile yaptığım ikili görüşmede da 6’lı Masa toplantısında da bu mevzu hiç gündeme gelmedi. Basından öğrendim ben de. Bu soruyu Ahmet Beyefendi ve Kemal Bey’e sormak daha gerçek olur.” cevabını verdi. (ANKA)
